Tüm Haberler

Bülbül Oldum Gülistanda Şakırım Türküsünün Hikayesi

Allah Allah deyip gel bu meydana
Can baş feda edip götür kurbana
Boyun eğip yüz sür Şahı Merdan’a
Erenler bu meydan er meydanıdır

Alevilik ve Bektaşilikte sıkı disiplin kuralları vardır. Bunlar dışına hiç bir zaman çıkılamaz. Çıkanlar «düşkünlük» (aforoz) cezasına çarptırılır. Düşkün durumuna düşen kişiyle belli bir süre kimse konuşmaz, kimse ona ilişkin bir iş yapamaz. Bu zor durumu daha acısız çekebilmek için kimi zaman köyünü bırakıp gider.

Tarikata girme törenine «ikrar» denir. Tarikata girme ancak yirmi yaşından sonra ve törenle olur. Tarikata girmek isteyen kişiye «talip», tarikat eri olmaya da «el alma» adı verilir. Bu kabul töreninin birçok sahneleri vardır. Her Bektaşi, her Alevi «ikrar» töreninden geçer. Her talip’in bir «rehber» i olur. Rehber, talip’i mürşide ya da babaya (pirin vekili) salık verir. Talip’e bir de «sahip» tayin edilirdi. Sahip, talip’i daha önce yetiştirip gerekli öğütlerde bulunarak pişirmeye çalışırdı. Kabul zamanı, yani «ikrar» zamanı gelince, taliplerle toplanılır. Uzun birtakım törenlerden sonra talipler tarikata girerlerdi. Aynı törende ikrar veren (kabul ettiğini bildiren) talip canlara «müsahip» denirdi. Bu, iki talibin birbiriyle samimi arkadaş olmasıydı.

Kabulden ünce talip’in genel durumu sorup soruşturulur. Kötü tanınan, karısını boşamış olan, hatta yalan söyleyen kimseler kabul edilmezler.

Tarikat eri olan can, aşağıdaki kurallara uymak zorundaydı:

Önce bir pire bağlanmak esastır. Hiç bir can «pirsiz» olamaz.

Yalan söylemek, haram yemek, livata ve zina etmek, eliyle koymadığını almak, gözüyle görmediğini söylemek, gıybet etmek (çekiştirmek, arkasından söylemek) yasaktır.

Kanaatkar olmak, başkasının ayıplarını örtmek, sözünde durmak, vefalı olmak, herkese iyilik etmek, herkese yardım etmek, başkasının ayıplarını görmemek, kendi gönlünü arıtmak, uyulması gerekli başlıca davranış biçimleridir.

Tarikatın gizlerini (sırlarını) saklamak başlıca görevdir ve bu çok önemlidir. Sır vermemek için her türlü fedakarlığa katlanılır. «Ser (baş) verilir, sır verilmez» e herkes uymalıdır. Yol erleri her şeylerini gizli tutarlar, yabancılar yanında çok dikkatli ve uyanık davranırlar.

Her sınıf halk, yoksul, zengin, yüksek mevkideki kimseler arasında ayrım yapılmaz. Hangi düzeyde olursa olsun, bütün insanlar bir tutulur. Kibirlenmek, gururlanmak, büyüklük taslamak yasaktır. Herkese iyilik yapılır, sıkıntılar karşısında sabırlı olmaları salık verilir.

Dünyaya, dünya malına, dünya zevklerine gönül verilmez. Hepsi geçicidir. Dünya kadar malın olsa ne fayda…

Teberra ve tevellaya uymak başlıca kurallardandır. Yani, Hazreti Ali’ye uymayanlara sevgi göstermemek ve genel olarak düşmanlık beslemek gerekir. Buna «teberra» denir. «Tevella» ya gelince, Muhammed’in ehl-i beytine sevgi besleyenlere ve Ali’ye uyanlara sevgi beslemektir.

İşte, Bektaşi ve Alevilerde ahlak budur ve yolun ayrılmaz kurallarıdır. Bu ahlak kurallarını şiirle dile getirmekle ezberlenmesi kolaylaşmış, unutulmaması sağlanmış olur. Ayrıca, yol erleri üzerindeki etkisi de artardı. Denebilir ki, tarikatın hemen her işinde, her kuralında, her inancında sanat, şiir, vazgeçilmez bir araçtır. Böyle olduğu içindir ki, yüzyıllar boyunca gücünü yitirmeden ayakta kalabilmiş, hiç bir tarikate nasip olmayan yaygınlığa kavuşmuştur.

Alevi ve Bektaşilikte konuklara son derece saygı beslenir. Elden gelen her türlü şey sunulur. Bu durum bir ibadet gibidir. Her gün, yemeklerinden birazını «Gaip Erenler» için ayırır, bir konuğun gelmesini beklerler. Konuk gelmezse bir yoksula verirler. Konukseverlik bütün Türklerin en sağlam geleneklerinden biridir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Reklamlarla Destek Ol!